İçimiz yanıyor.
Bu, bir abartı değil. Köprü altlarında hayata tutunmaya çalışan gençleri gördükçe, uyuşturucunun içine çekilmiş, zihni ve kalbi boşaltılmış nesillerle karşılaştıkça içimiz yanıyor. Daha yolun başındayken kaybolmuş hayatlar, hepimizin vicdanına ağır bir yük bırakıyor…
İçimiz yanıyor; çünkü bu tabloya rağmen sorumluluğunu unutmuş bir yönetim diliyle karşı karşıyayız. Halktan kopmuş, yukarıdan bakan, toplumun içinde yaşamayan bir idare anlayışı yaygınlaşıyor. Ancak meseleyi sadece yöneticilere yükleyerek kendimizi temize çıkaramayız. Bu, aynı zamanda bir toplum sorunudur…
Yönetimler bozulmuştur; doğru. Ama toplum da yorulmuş, dağılmış ve tembelleşmiştir. Siyasi yapılar kadar dernekler, vakıflar ve sivil toplum kuruluşları da büyük ölçüde rutinlerine teslim olmuş durumdadır. Herkes bozulmadan söz ediyor, fakat çok az kişi sorumluluk üstlenmeye hazır…
Geceleri insanın içini sıkıntı basıyor. Çünkü bu gidişat kader değildir. Bu hâl, ihmallerin ve ertelemelerin birikmiş sonucudur…
Burada temel bir hakikat vardır:
Islah, başkasından başlamaz; önce insanın kendisinden başlar…
Allah’ın koyduğu nizam göz ardı edilerek ne birey düzelir ne toplum. Önce nefisler temizlenecek; sonra evler, sokaklar, şehirler… Yeryüzünde iyiliği yaymanın, kötülüğü azaltmanın yolu insan yetiştirmekten geçer…
İnsanı; nefsine kulluktan, tembelliğe teslim olmaktan, menfaati ilah edinmekten kurtarmadan gerçek bir toplumsal dönüşüm mümkün değildir…
İnsan yalnızca yaratıcıya kul olduğunu idrak ettiğinde; zulmetmez, üretir, emeğe değer verir. Sağlam bir iman, çalışmayı beraberinde getirir. Çalışma üretimi, üretim umudu; umut ise saygıyı, kardeşliği ve vefayı doğurur…
Devletlerin kurtuluşu da toplumların dirilişi de buradan geçer. Kanunlar, projeler, söylemler bir yere kadar etkilidir. Asıl belirleyici olan, ahlaklı ve sorumluluk sahibi insanın varlığıdır…
Bugün bize düşen; sürekli şikâyet etmek değil, hesap vermeye hazır bir hayat sürmektir. Herkesi eleştirmek değil, önce kendi alanımızı ıslah etmektir…
Allah bir toplumu, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez…
İçimizin yanması boşuna değil. Bu, hâlâ diri olduğumuzun işaretidir. Ve ancak yanan yürekler, bu topraklarda yeniden iyiliği ayağa kaldırabilir…




