Karakoç, konuşmasında milli ve manevi değerlerin korunmasında aile kurumunun merkezi bir öneme sahip olduğunu belirterek, “Aile, toplumumuzun hem inanç hem de kültürel bütünlüğünü koruyan en önemli yapıdır. Ekonomik ve sosyal değişimlerin aile üzerinde oluşturduğu tahribatı onarmak, Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun manevi temellerinden biridir” dedi.
“Yıkılan sadece duvarlar değil, ailelerimizdi”
6 Şubat depremlerinin yalnızca binaları değil, insan ruhunu da yıktığını söyleyen Karakoç, o gün yaşanan acılara değinerek şu ifadeleri kullandı:
“Enkaz altında yalnızca evlerimiz değil, sevdiklerimiz, hayallerimiz, geleceğimiz kaldı. O gün insanımızın çaresizliğini de, milletimizin dayanışma gücünü de en yakından gördük. Devletimizin ipeğe sarılmış çelik iradesiyle, milletimizin feraseti birleşti. Ancak yıkılanı yeniden inşa etmek sadece tuğla dizmek değildir; insanımızın ruhunu da onarmaktır.”
“Kadınlarımız bu milletin direniş gücüdür”
Depremin en büyük yükünü kadınların, çocukların ve yaşlıların taşıdığını belirten Karakoç, Türk kadınının metanetine dikkat çekti:
“Evladının başını okşarken acısını içine gömen, enkaz altından çıkan çocuğuna ‘Korkma’ diyebilen bir metanet yalnızca Türk kadınında vardır. Bu milletin yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak başat güç ailedir. Bu yüzden 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesi sadece bir takvim kararı değil, milli bir seferberliktir.”
“Deprem bölgesine kalıcı sosyal destek şart”
Karakoç, depremden etkilenen 11 ilde aile yapısının korunması, kadın ve çocuklara psiko-sosyal destek verilmesi, bölgedeki psikolog, sosyolog ve sosyal hizmet uzmanı kadrolarının güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. “Depremin etkisi bir günde silinmeyecek. Devletin şefkat eli Kahramanmaraş’a her zaman uzanmalıdır. Binalar hızla yükselebilir ama gönüllerin inşası sabır, emek ve memleket sevdası ister” dedi.
“Aile Yılı, bir takvim değil, bir anlayış olmalı”
Konuşmasını duygusal bir çağrıyla tamamlayan Karakoç, “2026 yılı bütçemizin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Aile Yılı sadece 2025’le sınırlı kalmamalı; her yıl, Türk milleti için bir aile yılı olmalıdır. Yıkılan değil, yeniden kurulan hayatların, güçlü kadınların, umut dolu çocukların ve huzuru kendi evinde bulan yaşlıların yılı olsun” ifadelerini kullandı.